15 Kasım 2014 Cumartesi

Türkiye'de Madencilik ve Maden Faciaları








1. Madencilik Kavramı ve Kısa Tarihçesi 

        Madencilik literatürde kısaca, '' yer altındaki madenlerin araştırılması, çıkarılması ve işletilmesiyle ilgili teknik ve yöntemlerin bütünü'' olarak tanımlanır. Para değeri bulunan ve bir malin üretilmesi için gerekli olan enerjiye sahip ya da piyasada degis-tokus edilebilen  Kömür, bakır, altın, çinko, demir, çakmak taşı, hematit vb. gibi madenler, endüstriyel ham maddeler olarak bilinirler. Madencilikte esas olan, maden yataklarının aranması, işletilmesi, projelendirilmesi ve söz konusu madenin zenginleştirilmesidir. 

1.2 Dünya’da Madenciliğin Tarihi

    Dünya’da bilinen ilk Maden’in Svaziland’daki Aslan Mağarasından çıkarıldığı söylenir. 43.000 yıllık olduğu tespit edilen bu madende Paleolitik dönemini insanlarının Hematit taşı çıkardığı kanıtlanmıştır. ( Bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Madencilik) Macaristan'da benzer şekilde Neandertal insanların silah yapımında kullandığı çakmaktaşı çıkardıkları sahalar keşfedilmiş. Erken dönemlerde yapılan madenciliğin bir diğer örneği ise Mısırlılarca Sina Yarımadasında işletilen Turkuaz madenidir. Colomb öncesi Amerika'da Cerillos Maden Bölgesi de keşfedilen cevher yataklarından yalnızca birisidir. Bunun yansıra, madencilikte kullanılan ilk maden 1627 yılında Slovakya'da maden kuyusunun açılması sırasında kullanılmıştır. 

1.3 Türkiye’de Madenciliğin Tarihsel Gelişimi 
 Türkiye, maden yatakları bakımından zengin bir ülkedir. TBMM Araştırma Komisyonu Raporuna (2010) göre, Türkiye’nin maden üretimi, dünya nüfusuna göre mukayese edildiğinde %1,1 iken, bu oran gelişmiş ülkelerde %14,6,  gelişmekte olan ülkelerde %25,2; Cin, Hindistan, Ortadoğu ve diğer Asya ülkelerinde ise  %22,4'tur. Türkiye’nin, Dünya madencilik sektörüne %1,1'lik katkısı küçük gibi görünse de, toplam nüfusu ve ülkenin büyüklüğü göz önüne alındığında bu rakam oldukça iyi bir seviyededir. Türkiye’de, madencilikteki son gelişmeleri anlamak, yorumlamak ve analiz edebilmek için, Türkiye’de madenciliğin başladığı yılların genel özelliklerini bilmek ve bunları sınıflandırmak önem arz etmektedir. Türkiye’de madenciliğin evrimini Tunçel (2011) 3'e ayırmaktadır : 

1.3.1 Tarihi Çağlarda Türkiye’de Madencilik 

        Anadolu'da yapılan kazılar, Madenciliğin insanoğlu kadar eski olduğunu ortaya koymuştur. Tarihte bilinen ilk Altın paranın Lidyalılar tarafından basıldığı bilinen bir gerçektir. Anadolu'da M.O 7000'lerde madenlerin çıkarılıp işlendiği ve satıldığı bir dönem yaşanmıştır. Milattan önce, Ergani Bakir yatağını Fenikeliler, Asurlular ve Cenevizliler işletmiştir. Aynı şekilde Murgul Bakir yatağı da Cenevizliler tarafından işletilmiştir. İlk cağlarda Marmara adasında Mermer çıkarılarak heykeller yapılmış; 13.yy'da Gümüşhane’de Gümüş madenleri işletilmiştir.

1.3.2 Osmanlı zamanında Madencilik Çalışmaları 

         Osmanlı’da madencilik ilk zamanlarda tabiri caizse '' devlet'' eliyle yönetilmiş bir tekel endüstri olarak karşımıza çıkmaktadır.  1815 yılında Bandırma yakınlarında Bor, 1829 yılında Zonguldak'ta Taşkömürü, 1848 yılında Bursa-Harmancık’ta Krom bulunmuştur.  Devlet, bu yıllarda madencilik sektöründeki ışığı görerek maden sahiplerinden %25 gibi bir hisse alınmasını öngören Maden Nizamnamesini yasalaştırmıştır. Lakin bu politika çeşitli sebeplerden dolayı başarıya ulaşamamıştır. Daha sonraki yıllarda üst üste 1869,1886 ve 1906 yıllarında üç ayrı maden yasası çıkarılmış ve 1906 yılında çıkarılan maden yasasına göre işletme izni suresi 99 yıl olarak belirlenmiş ve devlet payı da %1-20 arasında şart koşulmuştur. 



1.3.3 Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Madencilik 

       Cumhuriyet dönemine bakıldığında, özellikle ilk yıllarda milli politikalara dönüş yapılıp, devletin fabrikalarına sahip çıkıp yabancı yatırımdan el çekmesiyle birlikte daha ulusçu gelişmelerin yaşandığı söylenebilir. İzmir İktisat Kongresi (1923), bu doğrultuda alınan kararlar ışığında özel kesimi finanse edebilmek için  Is Bankası ve Türkiye Sanayi ve Maddin Bankası kurulmuştur. Fakat, ülkenin savaştan yeni çıkmış olması, bu sektöre yeterli desteğin verilememesine yol açmıştır. 
     Madenlerin daha verimli şekilde aranması ve tespit edilmesi amacıyla 1935 MTA Enstitüsü kurulmuş, madenlerin işletilmesini sağlamak için ETI Bank, 1940 yılında Ereğli Kömür İşletmesi Müessesi (EKI) kurulmuştur. 1954 yılında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ve 6309 sayılı maden kanunu yürürlüğe girmiştir.  1978 yılında  çıkarılan 2172 sayılı kanunla bir çok kömür işletmesi devletleştirilmiş; fakat üretimdeki düşüş sebebiyle 1983 yılında çıkarılan 2804 sayılı kanunla sahiplerine iade edilmiştir. Bu gelişmeleri, 1983 yılında Türkiye Tas Kömürü ’nün kurulup, günümüzde de hala yürürlükte olan 3213 sayılı Maden Kanununun yürürlüğe girmesi izlemiştir. Türkiye’de bugün 60 farklı maden türünde madencilik yapılmaktadır. Son yıllara bakıldığında Türkiye’nin madencilik sektöründeki ihracat payı %2,5 olarak öngörülmüştür. 


2. Türkiye’de Maden Faciaları 
Türkiye, her gün 176 iş kazasının yaşandığı ve bu gerçeklerin medyaya yeterince yansıtılmadığı bir ülkedir. TMMOB'un araştırmalarına göre, Türkiye’de her gün ortalama 3 isçi hayatını kaybediyor ve 5 işçi de yaralanıyor.  Bu veriler, Türkiye’yi işçi ölümlerinde Avrupa'da birinci ve Dünya’da dördüncü yapıyor. Bu denli güvenlik açıklarının olduğu bir ülkede madencilik gibi riskler taşıyan sektörlerde de ölümcül kazaların olması kaçınılmazdır. Türkiye’de maden facialarının 1983'ten itibaren kronolojik bir sıralanması  aşağıda yapılmıştır ( http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye'deki_madencilik_kazalar%C4%B1 ) 

1983 Armutçuk Grizu Faciası : 
 7 Mart 1983 tarihinde Zonguldak'ın Armutçuk beldesindeki taş kömürü ocağında meydana gelen grizu patlamasında 103 işçi yaşamını yitirmiştir.

1990 Amasya Grizu Faciası: 7 Şubat 1990 tarihinde Amasya'da, Yeni Çeltek Kömür İşletmesi'ne ait maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 3 işçi yanarak 65 işçi ise göçük altında kalarak hayatını kaybetmiştir.

1992 Kozlu Grizu Faciası:  
Türk madencilik tarihinin en büyük felaketlerinden birinde, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak'ın Kozlu ilçesindeki taş kömürü ocağında meydana gelen zincirleme patlamalarda 263 madenci yaşamını yitirmiştir. 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma'da 301 kişinin yaşamını yitirdiği faciaya kadar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ölümlü maden kazası olmuştur.

26 Mart 1995 tarihinde Yozgat'ın Sorgun ilçesinde, Matsan Madencilik Şirketi'ne ait kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle meydana gelen kazada 38 kişi göçük altına kalarak can vermiştir. 

22 Kasım 2003 tarihinde Karaman'ın Ermenek ilçesinde, özel bir firmanın işlettiği kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle 10 işçi yaşamını yitirmiştir. İşçilerin cesetleri olaydan günler sonra çıkarılabilmiştir.

8 Eylül 2004 tarihinde Kastamonu'nun Küre ilçesinde bulunan yeraltı bakır ocağında, cevherin nakledildiği 150 metre uzunluğun­daki bandın alev alması nedeniyle meydana gelen yangında, oluşan karbonmonoksit ve diğer zararlı gazların etkisiyle birisi maden mühendisi toplam 19 çalışan hayatını kaybetmiştir. 

10 Aralık 2009 tarihinde Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki maden ocağında, 19 işçi grizu patlaması ile oluşan göçük sonucunda hayatını kaybetmistir.

Odaköy maden kazası: 23 Şubat 2010 tarihinde Balıkesir'in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy'de, toplam 47 kişinin çalıştığı maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 17 kişi ölürken 30 kişide yaralanmıştır.

Karadon maden kazası: 17 Mayıs 2010 tarihinde Zonguldak'ta, Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesi'nin işlettiği kömür madeninde grizu patlaması ve oluşan göçükler sebebiyle 30 kişi hayatını kaybetmiştir.

Küçükdoğanca maden kazası: 7 Temmuz 2010 tarihinde Edirne'nin Keşan ilçesine bağlı Küçükdoğanca köyündeki madende çıkan yangın ve oluşan göçük sebebiyle 3 kişi hayatını kaybetmiştir.

8 Ocak 2013 tarihinde Zonguldak'ın Kozlu ilçesinde, Türkiye Taşkömürü Kurumu'na ait kömür ocağında metan gazı patlamasının yol açtığı göçük sebebiyle 8 işçi hayatını kaybetmiştir.

2014 Soma Komur Madeni Faciasi : Türkiye'de en büyük kayıbın yaşandığı maden kazasıdır. 13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa'nın Soma ilçesinde, Soma Holding tarafından işletilen kömür ocağında meydana gelmiştir. Patlamanın etkisiyle madende yangın çıkmış ve çok sayıda madenci içeride mahsur kalmıştır. Faciada toplam 301 kişi hayatını kaybetmiştir.

Ermenek Maden Kazasi :  2014 yılında, Karaman'ın Ermenek ilçesinde bulunan kömür madenini su basması sonucu 18 işçi mahsur kalmıştır.

KAYNAKÇA

4)      Tuncel, Niray&Cillioglu Asli,  Türkiye’de Madenciliğe Genel Bakış, 2011.
5)      Ersnt&Young, Dünya’da ve Türkiye’de Madencilik Sektörü Raporu, 2010.
6)      TBMM Araştırma Komisyonu Maden Üretimi Raporu, 2010.


FURKAN ARISOY
SOSYOLOJİ YAZILARI
ISPARTA -2014
Her hakkı saklıdır@
     


     

5 Kasım 2014 Çarşamba

Person of Interest : Gerçek mi Simülasyon mu?

      



Person of Interest ( Supheli kisi ), ABD'de CBS kanalinda, Turkiye'de ise CNBC-e kanalinda 4 sezondur yayinlanan ve milyonlari kendine ceken fantastik, bilim kurgu ve aksiyon dallarinda en iyi dizilerden biri olarak kabul ediliyor. Dizinin Turkiye'den de milyonlarca takipcisi oldugu biliniyor. Dizinin bu izleyici tarafindan bu kadar tutmasinin sebebi, realiteyle olan uyumu. Dizide anlatilanlar, gercekte de olma olasiligi oldukca yuksek olaylar. Diziyi listelerin ust siralarina tasiyan tek faktor senaryosu degil elbette. Person of interest, oyuncu kalitesiyle de ilk bakista dikkatleri uzerine cekiyor.  John Reese karakteriyle Jim Caviezel ( the passion : Isa ve Red thin line filmleriyle de taniniyor), Harold Finch rolunde Micheal Emerson ( The lost'dan tanidigimiz gizemli adam) , Lionel Fusco rolunde Kevin Chapman ( ayni zamanda stand-upci) , Sarah Shahi ve Amy Acker da dizinin diger basarili cast oyuncularindan birkaci. Person of Interest'in konusu, bir bilim adami olan Harold Finch'in insanlari gozetleyebilen ve onlari suclu/sucsuz- tehlikeli/tehlikesiz seklinde etiketleyebilen bir makine icat etmesi ve eski bir asker olan John Reese'i de makinen gosterdigi suclulari yakalatmasi icin tutmasiyle baslayan ve bu surecte, devlet icinde devlet olan New york polis departmaninin icindeki kirli isleri gun yuzune cikarmasi ve New York'ta hayatta kalma mucadelesi seklinde ozetlenebilir. Filmde John Reese ve Harold Finch arasindaki igneleyici ve alayci konusmalar da oldukca dikkat cekici. Filmin fragman teksti su sekilde ; 

"You are being watched. The government has a secret system: a machine that spies on you every hour of every day. I know, because I built it. I designed the machine to detect acts of terror, but it sees everything. Violent crimes involving ordinary people; people like you. Crimes the government considered 'irrelevant'. They wouldn't act, so I decided I would. But I needed a partner, someone with the skills to intervene. Hunted by the authorities, we work in secret. You'll never find us, but victim or perpetrator, if your number's up... we'll find you". ( Micheal Emerson''un sesinden)
  
             Izleyici, onlarca bolumu izledikten sonra birseyi farkediyor: Dizinin karakterleri ve dizinin mekani gercek hayatla o kadar ic ice ki, Baudrillard'in '' hiper-gerceklik'' ve '' simulasyonlar'' dedigi sey. Peki neden olaylar ve mekan bu kadar gercekci? birinci agzi kullanacagim. Gectigimiz gunlerde, person of interest'in set arkasi ve cekim hatalariyla ilgili bir videosunu youtube'da izliyordum.  Dunya'nin en kalabalik, en kosmopolit, en esitsizlikci, en kapitalist metropollerinden biri olan New York. Person of interest gibi yuzlerce diziye ev sahipligi yapiyor. New York'un ana caddeleri, dizilerin ana setleri adeta. Garip olan sey ise, dizinin farkli section'lari cekilirken, insanlarin dizi setininin icinden gecip gitmesi. Insanlar, dizinin cekildigini goruyorlar ve dizinin ne oldugunu da biliyorlar. Hatta bu diziyi her hafta Tv'lerinde izliyorlar. Fakat, gercegi burada.. tum gerceklik.. oyuncular.. kameralar.. mikrofonlar..aksiyon sahneleri. Insanlar aldiris etmiyor bile. Elinde kocaman hamburgerini yiyerek bir kadin setin icinden geciyor. Kafasindan sunu geciriyor olmali '' Evet, bu dizi de olabilir, gercek te. Nitekim New York'da her gun yuzlerce olay oluyor. Kimileri cinayet vakasi. Bu kovalamaca da onlardan biridir herhalde''. Insanlarin dizi setine olan ilgisizligi aklima simulasyon ve mu gercek mi sorusunu getiriyor. Sosyal fenomeni, ya da Durkheim seyler ya da nesneler dedigi ve o nesnelerin toplaminin toplumdaki kollektif bilinci yarattigi klasik dusunceden New York'ta eser yok. Oyle ki,  mantikli bir insanin aklina su soru geliyor '' Dizideki suc sahneleri cekildigi icin mi gercekte kriminal olaylar meydana geliyor, yoksa gercekte kriminal olaylar meydana geldigi icin mi dizide konu olarak isleniyor? '' Bu soru, bir cok insanin kafasini karistiyor. Yaniti ise basit : Post-modern toplum, tum kavramlarin ic ice gectigi, nosyonlarin anlamlarini kaybettigi, mantiksiz rasyonalitenin hukum surdugu, iletisim araclarinin yayginlastigi, insanin somuruldugu, toplum muhendislerinin alanlari altust ettigi, populist soylemlerin egemen oldugu ve tipki dizideki machine ( makine) gibi insanlarin ne yaptigini 7/24 gozetleyen bir panoptikon'a benzeyen bir toplumdur. Giddens'in deyimiyle bu gun icinde o kadar hizli akar ki yasam ve etkilesim oylesine yogundur ki, toplumsal eylem yeniden donusur ve insa edilir. Zaman-uzam ikileminin ortadan kalktigi bir toplumda insanlari uyutabilmenin en iyi yolu, onlara tuketim cilginligi ve urun bagimliligi asilamaktir.  Person of Interestin cekimlerinde, o upuzun cadde uzerinde oyuncularin rolleri ve kendileri o kadar siliktir ki, Jim Caviezel yerine siradan bir vatandasi koydugunuzda dizide sanki bu degisiklik farkedilmeyecekmis gibi geliyor. Dolayisiyla toplumsal rollerde de bir karmasiklik soz konusu. Person of Interest'i ve diger dizileri de garip yapan bu. Turkiye'de cok izlenen dizilerden biri olan Kurtlar Vadisi'ni ele alalim. Muhtemelen Vadi'nin cekildigi sete vatandaslarin yogun ilgisi olacaktir. Polat Alemdarin rolunu siradan bir vatandasa vermek imkansizdir. O, halkin gozunde bir kahramandir. Yeri doldurulamaz.  Dizinin cekildigi yerde insanlar, kendilerini cekimlerin yapildigi yere bakmazdan alamazlar. Gozler, oyuncularin uzerindedir. Kurtlar vadisinin cekimleri, gercekten bizlere dizi cekimi izlenimi verir. Tv'de montajlanan hali, setten farklidir ve insanlar bunu bilir. Oysa, Person of Interest'de bu sinir ortadan kalkmistir. Oyleyse, Turk dizileri halen Modern ve gelenekseli yasarken, Amerikan dizileri post-modern olmayi nasil basarmistir? Uzerinde dusunmeye deger. 



SOSYOLOJİ NOTLARI
FURKAN ARISOY
ISPARTA 2014

      

Eğirdire bisikletle gitme girişimi ve yorgunluk

     
               Gectigimiz pazar gunu, ben ve bolumden arkadasim handan sozde kisa mesafede bisiklet turu yapacaktik. Havanin guzel olmasi ve benim de gaza gelmem hasebiyle '' eh, hadi yola cikmisken bir Egirdir yapalim'' dusuncesi beliriverdi. Egirdir, Isparta'ya 35 km uzakta bulunan nadide, guzel, sessiz bir gol ve ilce. Isparta merkezde bulunan bir bisikletciden Handan icin bisiklet kiraladik ve yola ciktik. Baslangicta hersey iyi gidiyordu. Isparta'dan ciktigimizi gosteren gule gule tabelasini bile gormustuk. Artik, bozkirlarin, bodur agaclarin, elma bahcelerinin ve bolca kopek ve benzincinin bulundugu yollardaydik. Ilk 5-6 km hizli sursek de 10. km'den sonra siddetli bir ruzgarin bizim  aleyhimize esmesiyle birlikte  bisikletimizin hizi oldukca kesildi. Pedallari ne kadar sert itsek de bir sonuc vermedi. Tabi bu sirada adin basi hangi tesisi bulduysak mola veriyor ve ihtiyaclarimizi gideriyorduk. Sol yanimizda ucsuz bucaksiz tarlalar, sag yanimizda mukemmel manzarasiyla gokyuzune degen Davraz Dagi... Sonbaharin gelmesiyle turuncu, sari ve kirmizi renklerini alan agaclarin yapraklari. Yine de dogada bir tedirginlik hakimdi. Sanki, kisa gecme konusunda kararsizdi. Olmasa da olur diyordu. Oysa, dogal duzenin islemesi gerekiyordu. Dokulmesi gerekirken dokulmeyen yapraklar, sararmayan kimi agaclar ve bolca yagan yagmur, Doga'nin insanlara olan ofkesini adeta gozler onune seriyordu. Bu intibalarla, Suleyman Demirel Kulliyesine yaklasiyoruz. Atabey yol ayrimi gozukuyor. Sakalasiyoruz.. acaba Atabey ilcesine mi gitsek diye. Hatta bir ara Antalyayi bile hedeflerimizin arasina koyuyoruz. Ama bu hizla zor. Tabiri caizse kaplumbaga gibiyiz. Tekerlerimi kontrol ediyorum surekli. Inmis mi diye bakiyorum. Herhalde hallusulasyon gormeye basladim. Tekerlerin havasi dolu, Biraz daha hava vursam patlayacak. Yine de benzinciden havami aliyorum. Bu sirada bacaklardaki yorgunluk hissedilmeye basliyor. Yol kenarinda daha once benzin istasyonundan aldigimiz gofretleri yemeler..sulari icmeler derken.. biz seyahat modundan cikali yarim saat olmus.  Bisikletler elimizde, suruyoruz onlari ; ama bir farkla ustunde degiliz. Onlar gibi yuruyoruz. Nasreddin hocanin esek hikayesinde oldugu gibi. 15. km'de artik devam etmeye mecalimiz kalmamis. 

      Ust uste yigilmis elmalar goruyoruz. Anlasilan koylu kadinlar da buralarda bir yerde olmali. Fabrikaya goturuyorlar elmalari. Bizim icin recel, meyve suyu olacaklar. Dikkat etseler iyi olur. Daha gecen gun Isparta'da feci bir kaza meydana gelmislerdi. Onlar da mevsimlik isciydi. Al al yanaklari koylu kadinlarin. Utangaclar. Saskin saskin bisikletime bakiyorlar. Yeni dogan bir bebek kadar saf... O ekmek arasina yesil biber sikmis, ben cilekli gofret yiyorum. Firsattan istifade oz cekim yapiyorum. Sapkama bakip guluyorum. Ter icinde kalmis. Les gibi de kokuyor. Handan donelim diyor. Egirdir'e 15 km kalmis. Gidemeyiz. Mantikli dusunmek lazim. Ama otostop falan cekmiyoruz. Yine pedalliyoruz Isparta'ya .  Ben, bazen kenara cekip guzel manzaralari fotograf makinemle cekiyorum.  Sonra yine pedalliyoruz Handan ve Ben.  Kiziyor bana Handan. Ben 9 km yi 15 dk'da almisim diye. O arkada kaliyor ve beni cok merak ediyor. Gogusume bir kac yumruk yedigimi hatirliyorum. Ama hissetmiyorum bile.. oylesine yorgunum. Isparta merkeze geldigimizde aksam oluyor... Evlere dagilma vakti. Sicak bir dus zamani . Boyle bir gundu iste yasandi gecti. Iyiydi. Tecrube tecrubedir. Where's next?  Bekleyip gorecegiz .





ISPARTA NOTLARI
FURKAN ARISOY
SDU- Sosyoloji 2014

Kanlı ay tutulması ve tüm burçlara etkileri ( 27 Temmuz 2018)

KANLI AY TUTULMASI KOÇ BURCUNA ETKİLERİ Bu Merkür gerilemesinde 19 ağustos'a kadar aşk hayatınıza veya çocuğunuzla olan ileti...